6 Temmuz 2007 Cuma

JOHN ZERZAN


Anarşist ve sosyal bir eleştirmen olarak Zerzan, çalışmalarında insan üzerinde tahakküm kurma mekanizmalarının ne olduğunu, bu mekanizmaların tarihsel süreç içersinde nasıl meydana geldiğini araştırmaya çalışır.
Zerzan genel olarak uygarlığı, uygarlığın getirdiği yıkımı sembolik kültürü ve modern insanın içinde bulunduğu trajediyi sorgular.

Zerzan, yaşamımızın vazgeçilmez olgular olarak kabul ettiğimiz öğelere yeniden bakmamızı, bu olguların hayatımız üzerinde hakimiyeti nasıl kolaylaştırdığını görmemizi ister.
Yaşamımız ve insan üzerine hakimiyet ve tahakküm kuran zaman, sayılar, ve dil kavramları üzerinde durur.

Zerzana göre, tarım ve uygarlık öncesi yaşam, aslında aslında doğayla özdeşleşmenin, duygusal bilgeliğin, cinsel eşitliğin sağlığın hüküm sürdüğü bir yaşamdı. Bu durum iki buçuk milyon yıl süren bir zamanı kapsamaktadır. Fakat on bin yıl önce din adamları, rahipler, ve patronlar tarafından köleleştirilmeye başlandık. Uygarlıkla başlayan hayat özgür yaşamı yok etti. Önce doğa sonra da insanın ırzına geçildi.

Bugün insan oğlu yaşamını ve dünyamızı bir cehenneme çevirmiştir.
Dünyamızı bir yok oluşa sürükleyen insanoğlunun nasıl tehlikeli ve zararlı bir yaratığa dönüştüğünü araştırmaya çalışırken, insan oğlunun bilinen tarihinin arkasına sarkmaya çalışır. bunu yaparken de antropoloji ve arkeoloji alanlarındaki son yıllarda meydana gelen gelişme ve değişimlerden yararlanır.
Ona göre bugün insanoğlunun yaşadığı yoğun yabancılaşmasının temelinde evcilleşme, tarım, işbölümü, sanat zaman bilinci, dil yazı, sayı sistemi gibi bileşenlerin var olduğunu ifade eder.

Zerzana göre,Bugün gezegenimiz önemli tehlikelerle karşı karşıya bulunmakta çok ciddi krizlere doğru sürüklenmektedir.
İçinde bulunduğumuz global durum daha da kötüleşmekte toplumsal koşullar dayanılmaz bir hal almaktadır.

globalleşmeci kültür, yaşamı dehşet verici bir ölüm bölgesi haline getirmektedir.
Dünya üzerindeki hayvan ve bitki türleri hızla tükenmekte, ozon tabakasındaki delik gittikçe büyümekte, global ısınma artmakta, yağmur ormanları ortadan kalkmaktadır.

Dünyayı peşinden sürüklemeye çalışan sanayileşmiş batı toplumlarının yaşam alanları her geçen gün biraz daha hiper yabancılaşmaya doğru sürüklenmekte çok ciddi yıkım ve bunalımlar baş göstermektedir.

Yalnızlık, huzursuzluk, güvensizlik, saldırganlık, psikolojik sendromlar, gibi ruhsal sıkıntılar baş göstermiş, bu durum her geçen gün biraz daha katlanmaktadır.

Bireysel anlamda Mevcut kriz gittikçe kötüleşmekte, derinleşmekte toplumsal alan karşı konulmaz bir kötü yöne doğru gitmektedir.
Tekno sermaye her şeyi silip süpürmekte teknolojik yaşam kanser üretmeye devam etmektedir.

Günümüzün en saplantılı kavramlarından biri nasıl ki zaman denen maddi gerçeklik ise kendinden menkul zaman anlayışı da sosyal yaşamın ilk yalanı olmuştur.

İnsan doğadan kopmadan önce zaman diye bir şey yoktu. Bu can alcı şeyleşme zamanın başlangıcı, yani yabancılaşmanın ve tarihin başlangıcını teşkil eder. Topluluktan çıkıp uygarlığa varan akışın kendisi de zamana dayanmaktadır.
Zaman teknolojinin temel dili tahakkümün temel ruhudur.

Zamandan başlayarak tarihe,oradan ilerlemeye, ilerlemeden de ölümcül bir gelecek putperestliğine dönüşen bu akış günümüzde türleri dilleri, kültürleri ve neredeyse tüm doğal dünyayı öldürmektedir.”

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Gelecekteki İlkel Zerzan'ın "iktidar ilişkileri"ne yeni bir bakış açısı getirmesi ve uygarlığı bu ilişkiler üzerinden çzöümlemesi açısından çok etkileyici bir kitap. vakt-i zamanında Zerzan bir söyleşi için izmir'e gelmişti de bir arkadaşımız aracılığıyla karşılaşıp ne kadar müyevazi bir insan olduğunu da bizzat görmüştük. Söyleşisinde kendisini düz mantık sorularla sıkıştırmaya çalışan daha doğrusu sıkıştırdığını sanan gerzeklere de bütün alçakgönüllüğüyle okkalı cevaplar vermişti...